Page 9 - AK Parti Çevrei Şehir ve Kültür Başkanlığı - İklim Değişikliği ile Mücadelede Türkiye Modeli Vizyon Belgesi
P. 9
Dünyada Sanayi Devrimi sonrası fosil yakıt kökenli enerji üretiminde, endüstriyel faaliyetlerde, nüfus ve şehirleşmede yaşanan artış; emisyonların
hızla artmasına sebebiyet vermiş ve küresel ısınmaya bağlı iklim değişikliği sorununun ortaya çıkmasına neden olmuştur. Dünya bu soruna
1970’li yıllardan itibaren tanıklık etmeye başlasa da küresel bir gündem olarak odak noktası haline gelmesi 1990’lı yıllardan sonra gerçekleşmiştir.
İklimde binlerce yıldır meydana gelen değişimin, içinde bulunduğumuz dönemde bu kadar dikkat çekici olmasının en önemli nedeni; etkilerinin
her zamankinden daha fazla hissedilir olmasıdır. Mevsimsel yağış azlığı, şiddetli kuraklık, aşırı iklim olayları sayısındaki artış, tarımsal üretimin ve
kalitenin azalması, temiz suya ve sağlıklı gıdaya erişimdeki zorluklar gibi sorunların hepsi, iklim değişikliğinin sonuçları arasında olup insanı ve
tabiattaki yaşamı doğrudan etkilemektedir.
Son yıllarda sayısı ve şiddeti her geçen gün artan aşırı iklim olayları; küresel sıcaklıklarda yaşanan 1 C’lik artışın sonuçlarıdır.
0
İklim değişikliği, dünyanın tamamını etkisi altına almış olsa da etkilenme her coğrafyada ve toplumda aynı düzeyde gerçekleşmediğinden
sosyal eşitsizlikler de her geçen gün artarak yeni sorunlara sebebiyet vermektedir. Bu değişime karşı savunmasız, az gelişmiş toplumlarda
yaşam koşulları giderek ağırlaşmakta; bu durum onları bulundukları bölgelerden göçe zorlayarak iklim mülteciliği sorununun oluşmasına
neden olmaktadır. Bu açıdan bakıldığında bir güvenlik meselesine de dönüşen iklim değişikliği, küresel ortak çabaları ve iş birliğini zorunlu hale
getirmektedir.
İklim değişikliğinin artan etkileri ile mücadele etmek için dünya, iki önemli strateji üzerine yoğunlaşmıştır: Emisyonların azaltılması ve değişen
koşullara uyum sağlanması. Bu stratejilerin, 1992 yılında müzakerelere açılan Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi’nde tüm
ülkelerin sorumluluğunda olduğunun deklare edilmesiyle birlikte sistematik bir mücadele süreci başlamıştır. BMİDÇS kapsamında günümüzde
geçerliliğini koruyan Paris İklim Anlaşması kapsamında ülkeler; azaltım hedeflerini bildirmiş, politikalarını ve stratejilerini dünya ile paylaşmıştır.
İklim değişikliğinden her ülke sorumludur ancak bu sorumluluk tarihi ve mali yükümlülüklere göre farklılaşır.
Bu yüzyılın sonunda küresel ısınmayı Sanayi Devrimi öncesi döneme referansla 2 C’nin altında tutmak ve 1,5 C ile sınırlamak amacıyla verilen
o
o
taahhütlerin; bu hedeften uzak olduğunun anlaşılması üzerine ülkeler, net sıfır emisyon hedefine yönelmeye başlamıştır. Şehirler ve hatta şirketler
ölçeğinde de devam eden karbon nötr yaklaşımı, 21. yüzyılın rekabetçilik anlayışını tanımlar niteliktedir. Fosil kökenli yakıtlardan uzaklaşılması,
yenilenebilir enerji kaynak kullanımının, çevre dostu üretimin ve teknolojilerin yaygınlaşması, sürdürülebilir atık yönetiminin sağlanması, karbon
yutaklarının korunması ve geliştirilmesi gibi azaltım stratejilerinin yanı sıra; doğal kaynak rezervlerinin, yaşam alanlarının, biyolojik çeşitliliğinin
korunması ve şehirlerin kırılganlıklarının azaltılması yönündeki çalışmalarla iklim uyum eylemini güçlendirme çabaları bu hedefe ulaşmanın
araçlarıdır.
İklim değişikliği ile mücadele, sadece bu yüzyılın değil, yeterli tedbirler alınmaması halinde önümüzdeki yüzyılların meselesi olmaya devam
edecektir. Gelecek nesillere daha sağlıklı ve temiz bir dünyanın miras bırakılması, şüphesiz ki bugünden alınan kararların gücüne ve atılan
adımların niteliğine bağlıdır. Türkiye, AK Parti iktidarları dönemindeki son 20 yılda; enerjisini temiz ve yenilenebilir kaynaklardan üreten, orman
varlığını sadece korumakla kalmayıp her geçen yıl artıran, su başta olmak üzere doğal kaynaklarını bilinçli ve verimli kullanan, atıklarını çöp
olarak değil değer olarak gören, ulaşım altyapısını güçlendiren ve yerli teknolojiyi kullanarak çevre dostu ulaşım araçları üreten bir ülke konumuna
ulaşmayı başarmıştır. Bugün olduğu gibi önümüzdeki dönemde de ortaya koyduğu siyasi irade ve güçlü vizyon sayesinde iklim değişikliği ile
mücadelede ön saflarda yer alarak küresel çabalara güç katmaya devam edecektir.
Bu çalışma, Türkiye’nin iklim değişikliği konusuna ilkesel yaklaşımının ve bu kapsamda geliştirdiği politikaların harmanlandığı bir model olarak;
tecrübe birikimini ve geleceğe dair vizyonunu dünyayla paylaştığı bir belge niteliğindedir.
İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ İLE MÜCADELEDE TÜRKİYE MODELİ VİZYON BELGESİ 9